Sosyal sağlık hangi faktörlere bağlıdır:
Sosyal sağlık faktörleri; Doğru düşünme, ölçülü yaşama, dengeli tutumlar sergileme ve değerler ile hayatı düzenleme etkinlikleri, sosyal sağlık faktörlerinin başında gelmektedir.
Doğru düşünme; eldeki verileri fikri bir sistem içerisinde hadiseleri ele almayı ve bilginin, olaylar ile olan bağlantısını kurmayı hedefleme faaliyetidir.
Ölçülü yaşama; ruh ve beden ihtiyacını en uygun seviyede karşılayan ve her iki temel fonksiyonun da zarar görmemesi için ideal bir yaşama felsefesini benimsemeyi gerektirir.
Dengeli tutumlar sergileme; insanın, kendi iç dünyası ile dış dünyadaki olaylar arasında; anlamlı ve mantıklı bağlantılar kurmak ve benimsediği değer ve anlayışların ışığında başkalarına faydalı olabileceği eylemleri sürdürmesidir. Böyle bir tutum; iyi ilişkiler ve karşılıklı sevgi ve saygıyla gerçekleşebilmektedir.
Değerler ile hayatı düzenleme, insanın inanç ve ahlak sistemleri çerçevesinde oluşan davranış kalıplarını ve yaşama tarzını bu değer hükümleri’ne uygun şekilde hareket ederek, sosyal bir sistem kurması ve bunu sürdürmesidir.
Sosyal sağlık sistemi nasıl oluşturulur
Sosyal sağlık sistemi, yukarıda ana hatlarıyla belirlenen yaşama prensiplerini belirlemek ve bu prensiplere uygun bir hayat sürdürmekle sağlanabilir. Bunun için, öncelikle insanın karakter yapısının tam olarak tanınması ve bu yapının uyum sağlayacağı ve mutlu olacağı bir “yaşama sisteminin özellikleri”, belirlenmelidir. Bu yüzden, ilmi çalışmaların yanı sıra; insan ve grupların inanç, ahlak, kültür ve gelenekleri; ciddi bir analizden geçirilerek bu sistemin ana başlıkları ortaya konulmalıdır.
Bu sistem, mevcut sosyal ve kültürel yapıyı belirledikten sonra, bu yapının ayakta durması ve sürdürülebilir olması için, gerekli farklı destekleri devreye sokarak, bu yapıyı güçlü hale getirmelidir.
Böyle bir belirlemede, yaşama prensiplerinin belirlenmesi; kişi ve toplumun, bilinçli bir tercihi ve o tercihe uygun bir yaşama programını işler hale getirmekle mümkün olabilir.
Sosyal sağlık, öncelikle çocukların yetişme dönemlerinde onlara verilecek sağlıklı, çelişkisiz ve insani değerlere yönelik bilgi ve davranış tarzlarına yönelik kültürel ve ahlaki eğitim ve buna ait uygulama pratiklerinin gelişmesi ile mümkün olabilecektir. Çünkü hiçbir bilgi, uygulama özelliği kazanmadan kişiler tarafından tam olarak anlaşılmaz ve benimsenemez.
Sosyal sağlık hangi kurum ve disiplinlerle ilişkilidir
Aile, Eğitim, Kültür, Psikoloji, Din, Ahlak, Tıp, Gelenekler, Çevre
Ailenin rolü; insanın fiziki ve ruhi varlığının gelişimine imkan hazırlamak; insanı güçlü kılmak, sosyal hayata hazırlamak, kendine güven duyması için ona destek olmak, sevgi, merhamet ve şefkat duygularıyla çocuğun ve gençlerin gelişimini sağlamak, çocuktaki kabiliyet ve özellikleri, olumlu ve kendisine faydalı olacak bir şekilde planlamak göreviyle yükümlüdür.
Eğitimin rolü; toplumsal değer ve idealleri toplumun fertlerine, psikolojik, pedagojik kurallar eşliğinde ve tarihi- sosyolojik geleneklerin ışığında, Aile değer ve terbiyesi doğrultusunda ve bu tecrübelere dayalı olarak geleceğe hazırlayabilme çerçevesinde kazandırılmasıdır.
Kültür’ün rolü; bir toplumun ait olduğu medeniyete ait hayat biçimi, olaylara bakış tarzı ve yaşama geleneği olarak sahip olduğu biçimlendirilmiş değerler uygulaması ve hayat felsefesi olarak bilinçli bir şekilde yaşatılmasıdır.
Din’in rolü; bir toplumun bilinçli bir şekilde benimsediği, inanç, ahlak ve ibadetler topluluğunu, yaşayış ile bağlantılı ve onu biçimlendirecek bir şekilde ibadet ve kutsallar bütünü olarak hayatın ilahi kurallar çerçevesinde düzene sokulmasıdır.
Ahlak’ın rolü; iyiliğe ait kural ve davranışların, insanın iç dünyasında ve toplumsal yaşayışta sistemli bir şekilde yaşatılmasına ve insanlar tarafından sahiplenilmesine ait kuralları yaşatmak ve canlı tutabilmektir.
Tıp biliminin rolü; insanın sağlıklı yaşaması için kendini, çevresini tanımasına ve organizmanın bu çevrede en uygun biçimde yaşayabilmesine ait şartların belirlenmesine ait kanunları bulmak ve onu sağlıklı tutmasını sağlamaktır.
Geleneklerin rolü; toplumun idealler ve tarih bilinci içerisinde hayatını mutlu, huzurlu ve sosyal dayanışma içerisinde sürdürmesiyle ilgili, pratikten gelen kuralların benimsenmesimi ve yaşayışa hakim olmasını sağlamaktır.
Çevre anlayışının rolü; insanın içinde yaşadığı çevreyi tanımasına, onun kanunlarını anlayıp, saygı göstermesine ve çevrenin insan ve toplumun mutluluğu istikametinde ölçülü bir şekilde değerlendirmesine ait dengeyi belirlemektir.
Psikoloji’nin rolü; insanın kendi iç dünyasında ortaya çıkan ilgi, beklenti, ihtiyaç ve arayışların temel dinamiklerini bulmaya, ruh ve ahlak değerleri yardımıyla, insanın iç dünyasının zenginleşmesine ve huzuruna ait ilmi prensipleri ortaya koymaktır.